Farmakoloji, İlaç Bilimi, Farmakoloji Dersi ve Sağlık
Farmakoloji yani ilaç bilimine dair herşeyi bulabileceğiniz; Tüm ilaç gruplarının ayrıntılı açıklamalarıyla birlikte tüm etkilerini ve yan etkilerini paylaşacağımız ve hastaları bilinçlendirmeyi amaçlayan güncel farmakoloji blogu.
Ağır kanama olarak nitelendirilen toplam kan hacminin
%20’sinin ya da daha fazlasının azalması durumunda ve ağır kanamadan
kaynaklanan şokta, kaybedilen kanın süratle iade edilmesi gerekir. Koloidal
solüsyonlar, ya da plazma genişleticileri olarak da adlandırılan bu tür
solüsyonlar, tam kan vermenin bazı güçlük ve sakıncaları vardır. Kan bulma
güçlüğü, saklama zorluğu, krosmeç (crossmatching) yapılması sorunu, kan yoluyla
buluşan hastalıkların (AİDS, hepatit gibi) bulaşma riski gibi.
Kanamadan kaynaklanan hipovolemik şokta NaCI, dengeli
elektrolit solüsyonları kullanılır ise de bu durum bazı özel durumlarda
kısıtlanır. Rutin olarak kullanılmazlar. Çünkü bu tür solüsyonlar dolaşımda
uzun süre kalamazlar, kısa süre sonra damar dışına kaçtıkları için sağladıkları
kan hacmini artırma desteği kısa süreli olur. Bu sebeple ağır kanamalarda
tercih edilmezler.
VARVARİN HANGİ DURUMLARDA KULLANIR ? YAN ETKİLERİ NELERDİR ?
En çok kullanılan oral antikuagülan ilaçlardandır. Etkisi
doza bağlı olarak meydana gelir. Oral yoldan emilimi yüksek düzeydedir. Tedavi
etkinliği protrombin zamanına bakılarak düzenlenir. Etkileri geç başlar ve
yüksek oranın da plazma proteinlerine bağlanır.
İlaç kesildikten ancak 24 saat sonra protrombin zamanı
normal seviyesine iner. En önemli yan etkisi kanama ve kanamayla ilgili
bozukluklardır. Purpura, ekimoz, ürtiker, hematüri, alopesi, bulantı, ishal,
kusma, varfarinin başlıca yan etkileridir. Ülserli yaralarda kanama riski çok
daha fazladır.
Teratojenik etkisi olduğundan gebeliğin ilk 3 aylık
döneminde asla kullanılmamalıdır. Kanama ya da kanamaya eğilimli vakalarda,
karaciğer ve böbrek yetmezliğinde kontrendikedir. Aaspirin ve fenilbutazon
varfarinin etkinliğini artırır, birlikte kullanılmamalı ya da zorunluluk varsa
doz ayarlaması iyi yapılmalıdır. Kanama olursa K vitamini uygulanır. Oral
kontra septifler ve barbirautlar varfarinin etkinliğini azaltır.
Gerek hasta hakları gerekse sağlık personeli olarak haklarımızı bilmemiz gerekmektedir. Çünkü ancak hakkını bilen insanlar hakkını arayabilmektedir. Bu sebeple kendimizi hangi meslek türünde görürsek görelim her zaman yasal haklarımızı bilerek sahip çıkmamız elzemdir.
Örneğin bir hastaya onu iyileştirecek tedaviyi uygulamak zorundasınız, ancak bu hasta tedaviyi kabul etmiyor. İlaç yapılmadığı taktir de ölüm riskide bulunan hastaya ilişkin şu kritik durumda hukuki olarak ne yapılmalıdır ?
Doktorun yanlış uygulamış olduğu tedavi sonucunda sağlığınızı kaybettiniz, hatta manevi olarak çökme noktasına ulaştınız. Peki bu durumda açacağınız maddi ve manevi tazminat davası ile ceza davasına ilişkin hangi yolları izleyeceksiniz ?
Güncel Sağlık Hukukuna ilişkin haberleri takip ediyor musunuz ?
İşte bütün bu soruların cevabını bulabileceğiniz bir site tavsiye edeceğim sizlere. Hukuk Haberlerinin ve doktor-hasta ilişkilerinin hukuki uyuşmazlık ve çözümleri hususunda bilgi, makale ve haberlerin yayınlandığı bu site ADALET MEDYA.net'tir.
Örnek Konular:
Sağlık Hukuku
İnsan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olması ve korunması için var olan haklardır. Bu haklar vazgeçilemez, devredilemez ve evrensel niteliktedir.
Tarihsel süreç içinde bireysel, siyasal, sosyo-ekonomik ve dayanışma hakları olarak detaylandırılan insan haklarından dayanışma haklarında yer alan hasta hakları günümüzde sağlık hukukunun temelinde yer alan önemli bir kavramdır.
Sosyal devletin, eşitlik ve adalet ilkesi doğrultusunda tüm vatandaşlarının sağlıkla temel gereksinimlerini karşılayacak hizmeti sağlamak gibi toplumsal bir sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sorumluluğu da bireyler için sosyal bir güvence sağlayarak yerine getirirler ve hastanın tedavi sürecinde bu sorumlulukları yerine getirirken eşitlik ve adalet ilkesinin uygulanmasından yönetimin sorumluluğu büyüktür.
Hasta hakları; önce uluslararası sözleşme ve bildirgelere sonra sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin hak talebini karşılayacak yasal düzenlemeler ile uygulamaya girmiştir. Hasta haklarının dayandığı uluslararası anlaşmalar, anayasa, kanunun, yönetmelik ve ilgili mevzuat dikkate alındığında sağlık hukukunun, ceza, borçlar ve idare hukuku gibi birçok hukuk dalı ile bağlantılı bir hukuk dalı olduğunu söyleyebiliriz.
Dünya Tabipler Birliği, hasta haklarının varlığını kabul ederek 1981 yılında “Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi”ni yayınlamıştır. Bu bildirge birçok ülkenin yanı sıra ülkemizce de dikkate alınarak hasta hakları ile ilgili hukuki düzenlemeler yapılmıştır.
Yeni Düzenleme İle Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve Sağlıkta Şiddet
Şiddet toplumumuzun ve dünyanın en vahim sorunlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre ŞİDDET; “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak belirtilmiştir.
Türkiye de çalışma hayatındaki şiddetin %25’i sağlık alanındadır.
Verileri göre Şiddete Maruziyet Sıklığı
Araştırma Görevlisi > Uzman > Öğretim Görevlisi
49 yaş altı > 50 yaş üstü
Aynı yerde 60 ay ve altı çalışmak > 15 yıldan fazla çalışmak
Şeklinde belirtilmiştir.
Sağlık Hukuku ortamındaki şiddetin sıklığına verilerle baktığımızda;
Sağlık çalışanlarının %45’i
Hekimlerin %64’ü
Çalışma hayatı boyunca şiddete tanıklık %96
Sözlü saldırı %100
Fiziksel saldırı %87
En fazla pratisyen-kadın %81 şiddete maruz kalmıştır.
Mutsuz ve endişeli sağlık çalışanlarının, kaliteli bir sağlık hizmeti sunmasının mümkün değildir. Şiddetin önlenebilmesi için hastanelerde güvenlik önlemlerinin arttırılması gereklidir.
Hekim kendisine uygulanan şiddet, hakaret ve tehditlere karşı hukuki hak arama yoluna gidebilir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki hekime yönelik şiddet, şikâyete tabi olmayan suçlardandır. Cumhuriyet Savcılığı suçu öğrenmesi ile beraber re’ sen kovuşturma yapar, yeterli delil elde etmesi durumunda da dava açması gerekir.
Özel sektörde çalışan sağlık çalışanları da Türk Ceza Kanunu’ nun uygulandığı suçlar bakımından kamu görevlisi sayılır. Yasal dayanağı 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’ nun ek 12. Maddesidir.
Ek Madde 12 – (Ek: 2/1/2014-6514/47 md.)
Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.
(Ek fıkra:15/4/2020-7243/28 md.) Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan
kasten yaralama (madde 86),
tehdit (madde 106),
hakaret (madde 125)
ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;
a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır.
b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.
Bakterilerin protein sentezini bozarak bakteriostatik etki
gösteren geniş spekturumlu bir antibiyotiktir. Spekturumu geniş olmasına
rağmen, ciddi yan etkilerinin olması, irreversibl olarak anemiye sebep olması
ve bazı bakteriler de tezistans oluşmasından dolayı günümüz de önemi azalmış
antibiyotik grubudur. Kloramfenikole oranla aplastik anemi riski daha az olan
tiamfenikol ile kloramfenikol bu grupta bulunan iki ilaçtır.
H.influenza ya bağlı menenjit, tifo, beyin apsesi, riketsia
ve bazı anaerob enfeksiyonlarla, diğer ilaçların etkili olamadığı vakalar da
kullanırlar. Yetişkinler de oral İ.M, İ.M yolla günde 3-4 defa 250 – 500 mg
dozunda kullanılır.
Bulantı, kusma, ishal, stomatit, baş ağrısı, ruhsal
depresyon, delirium hali, bazen konfüzyon, aplastik anemi, kemik iliği
depresyonu, aallerjik reaksiyonlar ve gri sendrom kloramfenikolün sebep olduğu
başlıca yan etkilerdir.
Kahvede bulunan kafein gibi ksantin türevi olan teofilin
uzun yıllardan bu yana kullanılmakta olan eski ama önemini kaybetmeyen bir
ilaçtır. Teofilin, bronş düz kaslarını gevşetir, zayıflamış diyafrağma kasının
kasılma gücünü arttırır, bronş darlığı ve enflamasyon yapıcı endojen maddelerin
salıverilmesini inhibe eder. Santral sinir sistemini ve solunum merkezini
uyarır, zayıf diüretik etki gösterir, kalbin kasılma gücünü ve atım sayısını
arttırır. Teofilinin özellikle akciğerlerdeki mast hücrelerinden antijen
antikor birleşmesi sonrasında ortaya çıkan histamin gibi bronkokonstriktör
etkili endojen otokoidlerin salıverilmesini inhibe edici etkisi ve
bronkodilatör etkisi sebebiyle astma tedavisinde sık kullanılan bir ilaçtır.
Teofiline karşı tolerans gelişmez. Teofilin, mukoza üzerinde
tahriş edici etkisi olduğu için İnhalasyon yoluyla kullanılmaz. Astmada
profilaktik olarak ya da akut kriz esnasında kullanılır.
Kullanıma ilk giren antibiyotiklerden olan sülfonomidler,
geniş spekturumlu dolayısıyla uzun yıllar kullanmışlardır. Etkili başka
antibakteriyel ilaçarın kullanıma girmesi ve bakterilerde gelişen rezistans
nedeniyle eski önemini kaybeden sülfonomidler, duyarlı bakterilerin folik asit
sentezi için ihtiyaç duydukları PABA (para amino benzoik asit) yapımı
engelleyerek bakteriostatik etki gösterir. BOS hariç diğer vücut bölümlerine
iyi nüfuz eden sülfonomidler, böbreklerle itrah edilir. Streptekoksik pnömoni,
B. Antracis, E.koli, aktinomçiesler, V.kolera, C.difteri, toksaplazma, klamidya
trakomatis, H.influenza ve bazı enterobakterlerin sebep olduğu enfeksiyonlarda
kullanılırlar.
Kısa, orta ve uzun etkili olarak da sınıflandırılan
sülfonomidlerden, kısa ve orta etkili sülfonomidler daha çok tercih edilir.
Kısa ve orta etkili sülfonomidler, duyarlı mikroorganizmaların sebep olduğu
üriner kanal ve sindirim kanalı enfeksiyonlarında kullanılır. Bu grupta en çok
kullanılan ilaç; Ko-trimaksazol adıyla bilinen ilaçtır.
Proteinlerin
ilk görevi büyüme, vücudun gelişmesi ve vücut doku ve hücrelerinin
onarımını sağlamaktır. Daha sonra ise kasları ve kemikleri meydana
gelmesinde büyük rol oynar.
Proteinler
hücrelerin yapı taşıdır.
Bireylerin
hastalık ve enfeksiyonlara karşı bağışıklık sistemi ve vücut direncinin
güçlenmesini sağlar.
Vücudumuz
da ki enzim ve hormonların yapısına katılarak metabolizmasının
çalışmasında katkıda bulunmaktadır.
Hücre
içi (intrasellüler sıvı) ve hücre dışı (ekstasellüler sıvı) sıvıların
dengede tutulmasını sağlar.
Yağlar
ve karbonhidratlardan sonra vücudun ihtiyacı olan enerji ihtiyacı için
kullanılır.
Protein Kaynakları Nelerdir ? Proteinler Hangi Besinlerde Bulunur
?
Bitkisel ve hayvansal besinler, içerisinde bulunan protein
bakımından farklılık gösterebilmektedir. Alınan bu besinlerden vücudun
yararlandığı protein miktarı da değişiklik gösterebilir. Et ve et ürünleri, süt
ve süt ürünleri ve yumurtada protein oranı %80 – 85’i, tahıllar ve kuru
baklagillerdeki protein oranı ise %50 – 70’tir. Ayrıca anne sütü ve yumurtadaki
proteinin %100’ünden faydalanılabilmektedir.
Yumurta, et ve süt ürünlerinden alınan hayvansal proteinler,
insan vücudunun büyüme ve gelişmesinde, hücrelerin de onarımı için gerekli olan
tüm amino asitleri içermektedir. Bu sebeple hayvansal proteinlerde yüksek
kalitede proteinler bulunmaktadır. Bitkisel besinlerde ise, hayvansal besinlere
oranla daha az miktarda amino asit bulunmaktadır.